KRİZ YÖNETMENİN SIRRI
10 kişiden oluşan bir takımın Scrum Master’ının işi tam zamanlı bir iş midir, ya da iyi bir Agile eğitimi almış bir programcı bu rolü üstlenebilir mi?
Ahmet Akdağ
23 Ocak 2017
KRİZ YÖNETMENİN SIRRI
Şu sıralar kriz yönetimi lafını sıkça duyar olduk. Kitapçılar kriz yönetimi sırları kitaplarıyla dolu. Bu denli artmasına da şaşırmamak lazım; değişim giderek hızlanıyor, şirketlerin tepki sürelerinin kısalması gerekiyor. Tepkinin geç verilmesi durumunda da kriz yaşanıyor. Bu noktada değişim hızına bakmak konuyu irdelemek için iyi bir başlangıç; ürün ömürleri 80’lerde 20 sene iken 2000’lerde 7 seneye düşmüş durumda. Şu an bundan da azdır diye tahmin ediyorum.
Bir cep telefonu aldığımızda yenisi en geç 2 sene içerisinde pazara sunuluyor. Markalar modellerini hızla tüketip yeni ürünleri çok hızlı şekilde pazara sokmak durumundalar, aksi durumda rakiplerin yarattığı risk büyüyor. Değişim hızına başka bir örnek de genç patronlar, yöneticiler; eskiden 15 senelik deneyim 10 senelik deneyimden çok daha değerliyken artık neredeyse aynı değerde. Çünkü günümüz pazar koşullarının büyük çoğunluğu, özellikle de teknoloji alanında, son 10 senede oluştu. Kısa zamanda büyük deneyim kazanılabiliyor. Benzer durum yazılım ürünleri için de geçerli. Ürettiğiniz yazılım sürekli değişmek ve güncellenmek durumunda. Rakibe ne kadar hızlı ve kaliteli tepki verebiliyorsanız, kazancınız da doğrudan etkileniyor. Dolayısıyla yazılım ürünleri de hızla evrimleşiyor.
Tepkide zorlanıldığı durumlarda ise krizler oluşuyor. Şirketler kriz yönetiminde uzmanlaşmaya çalışıyor. Değişim, bu şekilde devam edecek olursa da şirketler kriz yönetmekten başka bir şey yapamayacaklar gibi görünüyor. Konuya kriz yönetmek değil de işin kendisi gibi bakmak ve hızlı tepki meselesini doğru anlamak gerekiyor. Bunun için de krize neden olan sabit, büroktatik süreçlerin üzerine gidilmeli ve şirket çevikliğinin arttırılması gerekiyor. Şirket organizasyonlarının daha akışkan hale gelmesi, bulunduğu ortama hızla adapte olabilmesi, hızlı tepki verebilmesi için oldukça önemli. İçeride ne kadar sert süreçler, metodolojiler, esnetilemeyen tanımlar yapılıyorsa ortama uyum sağlamak da o kadar zorlaşıyor. Burada şirketleri sürekli farklı kaplara taşımak durumunda kaldığımız maddelere benzetiyorum, madde ne kadar değişebilir ise kabı o denli verimli kullanabiliyoruz.
Neticede duruma uyum sağlamak basit kriz yönetim sırlarıyla ilgili değil, çevik olabilmekle ilgilidir. Çeviklik kazanabilmek içinse organizasyonların süreçlerini ve iş yapış şekillerini karmaşayı kriz yaşamadan kontrol edebilecekleri notkaya getirmeleri gerekiyor. Bana göre konu, işi gücü bırakıp kriz yönetebilmek değil; işin gücün krizi zaten yönetiyor olması, krizin hissedilmemesi, organizasyonun çevik olmasıdır.
Ahmet Akdağ, Kurucu Üye, Agile Turkey
www.acm-software.com